RSS

Para Fabrikası

26 Mar

 ”İnsanlığın en büyük 3 icadı ateş, tekerlek ve merkez bankalarıdır.”

Will Rogers*

Seyahat etmeyi hep ilham verici bulmuşumdur; çünkü insan ancak seyahatteyken modern şehrin çılgın akvaryumundan kurtulur. Bu özgürlük, varılacak şehrin insanı kuşatmasına kadar sürer. Seyahat kısa da olsa tadılan hürriyet kişiye büyük ilhamlar fısıldamaya mahirdir. Şimdi Ankara’ya, Merkez Bankası’nı ve bankanın en önemli ürünü olan Türk Lirası’nı tanımak için gidiyorum. Hemen yanımdaki çift, küçük kızlarıyla oturuyor. Bu esnada 6 yaşındaki hanımefendi kucağında seyahat ettiği babasına şöyle dedi:

– Baba, dünyada neden her şey paralı?

Yunus Emre şiiri kadar basit ve hikmet dolu olan bu soru tüm hafta boyunca aklımdan çıkmıyor. Para nedir, nasıl bir şeydir?

Yeryüzündeki tüm eşyaların bir değeri var, birisi ona para cinsinden bir kıymet biçtiğinde o nesnenin bu parayı edip-etmeyeceği, pahalı mı-ucuz mu olduğu üzerine hemen bir kanıya varabiliyoruz. Peki paranın değeri nedir?

İnsanın eşya ile kurduğu iletişimin sağlıklı ve gerçekçi olması gerektiğini eskiler hep söylerler. Eşyanın bir madde boyutu bir de mana boyutu vardır ve bu ikisinin iyi tanımlanarak dengeye getirilmesi gerekir. Bir örnekle durumu açalım: Hiçkimse bir ceketi korumak için ölmeyi göze almayacakken; bayrağı korumak için gözünü kırpmadan canlarından vazgeçenler çok olmuştur. Oysa hem ceket hem de sancak kumaştan yapılmış eşyalardır. Aynı maddeden yapılmış olmalarına rağmen farklı anlamlar taşımaktadırlar. Her gün kendisine bir şekilde yolumuz uğramak zorunda olan, ömürlerimizi onu elde edebilmek için satarak çalıştığımız paranın hem madden hem de manen ne olduğunu iyi tanımlamamız gerekiyor.

Merkez Bankası Banknot Matbası’na varıyorum. Paranın hikayesini anlatıyorlar; tasarımından paketlenmesine kadar tek tek, göstererek. İşin teknik boyutları devlet sırrı sayılır geçelim, biz işin bambaşka bir boyutuna bakalım. Matbaa makinalarının olduğu büyük binaya giriş yapıyorum, insan yapımı demirden dev canavarlar gürültüyle homurdanıyorlar. Bu makinalar insanların belki de tüm ömürlerini uğruna harcadıkları şeyi ”para”yı üretiyor. Boş beyaz kağıtlar demirden yaratığın bir ağzından girip, diğer bir köşeye 1 saniye bile olmadan içinde bir sürü banknot barındıran (küpür denir her bir paraya) kocaman para sayfaları olarak çıkıyor. Onlarca, yüzlerce, binlerce sayfa.. Sayfaların üst üste, raf raf biriktiği küçük ayaklı sepetler, yüzlerce… Belki milyarlarca lira var önümde. Burası dev bir fabrika, bir para fabrikası. Cihanda en karlı işi yapan yerdeyim, dolaylı olarak para kazanmayı hedeflemiyor, direkt paranın kendisini üretiyor makinalar. Allah’ım ne saadet! İnsan arzularının en ihtiraslısı olan şey belki de para aşkıdır, işte bu nesnenin, paranın, üretimini görmek nefse heyecan veriyor. 100’lüklerden oluşan ufak hatalı bir sayfayı önüme koyuyorlar, dokunuyorum, mürekkebi dağılıyor paraların. Evet! Mürekkep ve kağıttan ibaretler, gerçekten! Kitabınız, gazeteniz, not defteriniz gibi. Ama bir gazetenin zihnimizde kapladığı kıymet ile paranınki mukayese kabul etmez.. Bilmek ile idrak etmek farklı şeylermiş vesselam.

Eski zamanlarda dünya üzerinde kabul gören sistem gereği para denilen kağıt, merkez bankalarında saklanan altınları temsilen basılırmış, dileyen kağıt parasını götürüp karşılığı olan altını alırmış. Şimdilerde ise durum bambaşka. Elde dokunduğunuz para mürekkepli kağıttan başka bir şey değil. Yasa emrettiği için ve insanlar eyvallah dediği için kıymetliler kıymetlisi oluveren renkli kağıtlar bunlar.

İnsanlık canlanıyor zihnimde, kan kokulu bir kızıl odada hırsla büyüyüp küçülen burun deliklerinden hızlı hızlı nefes alarak gözlerinde altın ışıltıları pırıldayan bir sarışın adam şeklinde. Para onun için hayatın yegane gayesi ve en kıymetli şey sanki. Asil gibi duran sembollerle dolu tarihin bu karanlık odasında kısa bir süre sonra bir başkasına nöbetini devredecek olan insanlar. Maddesini hiç bir şekilde bedenine ve ruhuna karıştırarak kendi içinde eritemeyeceği altına ve paraya kısa bir süre sahip olmak için gözlerdeki bu hırs pırıltıları ne korkunç ve ne anlamsız.

İnsanlık canlanıyor zihnimde, elbise almak, karnını doyurmak, evini ısıtmak için her sabah yollara saçılan, yeryüzüne dağılan karıncalar sürüsü. Para bir mecburiyet garibanlara. Üstleri çok gıcır olmayan, kara kuru, zayıf insanlar. Ömürleri kısacık; ama onu satmaya mecburlar. Sattıkları hayatları karşılığında ellerine aldıkları renkli kağıtları tutup okşayacak zamanları olmayan insanlar. Para hemen ellerinden gidecek ve ancak yemek yemeye ve uyumaya vakitleri kalacak.

İnsanlık canlanıyor zihnimde, kağıtla mürekkebe ölüm sevdasına tutulmamış insanlar, altın denen metali yiyip içemeyeceklerini, ruhlarına sokup iç edemeyeceklerini bilecek kadar aklı selim insanlar. Ömür denilenin, dünya sahnesinde sadece bir an durup rol oynamaktan ibaret olduğunu bilenler. Yüzlerinde bilge ve ince bir tebessümle, tüm mahluklara merhamet gösteren kalbi selim insanlar. Para denen metanın, ancak başka insanların hayatlarına güzellikler katarsa madde-mana bütünlüğüne erişeceğini bilen, hidayet sahibi insanlar. Para salt kendisi hiç bir anlama gelmiyor onların idraklerinde.

ABD Merkez Bankası para üretiyor

Birincisine eyvah deyip, ikincisine sabır dileyelim.


*William Penn Adair “Will” Rogers (4 Kasım 1879 – 15 Ağustos 1935) ABD’li vodvil sanatçısı, mizahçı, sosyal yorumcu ve sinema oyuncusu.1920’lerde ve 1930’larda dünyanın en iyi bilinen ünlülerinden biriydi. Detaylı bilgi için: http://tr.wikipedia.org/wiki/Will_Rogers


 
Yorum yapın

Yazan: Mart 26, 2015 in Edebiyat Üzerine

 

Etiketler: , , , , , ,

Yorum bırakın